Resûl-i Ekrem Efendimiz, hicretten sonra Medine’nin havasına ve suyuna alışamayan ve zaman zaman da sıtmaya tutulan sahabeleri gördükçe üzülüyordu. Bunların içerisinde de en bilinen örnekleri ise Hazreti Ebubekir ve Hazreti Bilâl-i Habeşi’nin rahatsızlanmalarıydı. Bunun üzerine gerek şehri olan Medine için gerekse de muhtelif mekanları için çokca dualar etmiştir. Bunun dışında bir de bu hicret yurdu Medine’nin harem olması ile alakalı olarak ettiği dualar vardır ki Rabbimizin bunları kabul etmesi ile sınırlarını bizzat kendisi belirtmiştir. Baştan araplar arasında garipsenmesine rağmen sonraki savaşlar ile bu bilgi yayılmış ve kabul görmüştür.
“Hz. İbrâhim Mekke’yi harem yaptığı gibi ben de Medine’yi harem yaptım” sözleriyle şehri harem ilân etmiştir.
Medine’nin harem sınırları ise günümüzde aynı Mekke’deki mikat sınır taşları gibi taşlar ile belirlenmiştir. Güneyde Âir dağı ve kuzeydeki Küçük Sevr (Uhut ciheti) ile doğuda Harret’ul Vâkım, batıda Harret’ul Vebere taşlıkları arasında kalan yaklaşık 22 km. yarıçapındaki daireden ibarettir.
Günümüzde ise Âir dağı ve Uhud dağının üzerinde çok güzel panorama mekanları açılmıştır. Vakit bulursanız buralarda hem yemek yeme hem de Medine’yi kuş bakışı seyretme imkanınız olur.
Umre Ziyaretimizi daha anlamlı kılmak adına mutlaka ziyaret edin!
